Translate

kitapözeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitapözeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2023 Perşembe

Bir bilim adamının romanı: Mustafa İnan

 Roman iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Mustafa İnan’ın doğumundan eğitim hayatı bitene kadarki dönemdir; ikinci bölümde ise hocalığından ölümüne kadarki süreç anlatılmaktadır

 Eser, Mustafa İnan’ın şivesi ve görüntüsüyle çok benzeyen bir çocuğun Fen Fakültesine giriş sınavı sonuçlarını öğrenmek için beklediği bir kuyrukta başlar. Kuyruktaki diğer öğrenciler, çocuğa taşralı olarak bakmakta; onun sınavı kazanamayacağını düşünmektedir. Yan blokta ise “Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu” ödülleri dağıtılmaktadır. Orta yaşlı bir adam çocuğun yanına gelir. Bilimle uğraştığı belli olan bu orta yaşlı adam, Mustafa İnan’dan bahseder çocuğa. Törende “Bilim Hizmet Ödülü” ölümünden dört yıl sonra Mustafa İnan’a verilecektir. Törende çocuk, Mustafa İnan hakkında çok şey öğrenir. Oğuz Atay, bu orta yaşlı adam vasıtasıyla Mustafa İnan’ın hayatını anlatmaya başlar.

1971’de bilime verdiği hizmet dolayısıyla ödül alan Mustafa İnan, 24 Ağustos 1911’de Adana’da seyyar posta memuru Hüseyin Avni Bey’in oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Ekonomik durumları pek parlak değildir. Mustafa’dan önce altı çocukları ölmüştür. Mustafa’nın yaşaması da bir mucizedir. Çünkü Anadolu’da o dönemde fakirlikten salgın hastalıklar, kazalar, tıbbi imkânsızlıklar kol gezmektedir. Küçük yaşta damdan düşen Mustafa zor kurtulmuştur. Yazar, “Mustafa İnan ölseydi bilim hayatımızda çok büyük bir boşluk olacaktı der. Mustafa'nın çocukluk yılları 1. Dünya Savaşına denk gelir ve Adana Fransızlar tarafından işgal edilir. Aile, bundan sonra Anadolu'daki tüm halk gibi maddi sıkıntılar içinde bocalar. Mustafa zayıf bünyeli olduğu için ona özen göstermeye çalışırlar. Mustafa bu sıkıntıları erken yaşta tanıdığı için ağırbaşlı ve durgun bir kişiliğe sahip olmuştur. Kısa bir süre sonra, Mustafa'nın babası işi nedeniyle diğer şehirleri de gezmek zorunda kalır. Bu yüzden annesi, yokluk içinde, düşmanların işgal ettiği bir şehirde yapayalnız kalakalır. Bu yüzden yollardaki eşkıyalara rağmen Mustafa, kardeşleri ve annesi Adana'dan kaçmak zorunda kalırlar. Konya'ya yerleşirler. Mustafa İnan burada Mevlânâ'nın şehre verdiği manevi havanın da etkisiyle Divan Edebiyatına ilgi duyar. Bu arada maddi sıkıntıları gittikçe artan ailesi, tatillerde Mustafa İnan'ı bir kuyumcunun yanına çırak olarak verir.

Mustafa İnan, eğitim hayatı boyunca hiç defter kullanmaz. Çok zeki olduğu için buna gerek duymaz. Fakat babası kitapla, defterle uğraşmayan bu çocuğun okumayacağını düşünür. Mustafa, ailesine yük olmamak için kitap da almaz. Bu yüzden, sabahlan erkenden kalkar; mektepteki yatılı okuyan çocukların kitaplarından çalışır. Savaş yılları, ekonomik sıkıntılar Mustafa'yı erken olgunlaştırmıştır. Mustafa İnan, öğrencilik yıllarında öğretmenlik de yapar. Arkadaşları konuyu anlamadıkları zaman Mustafa İnan'a gelirler; Mustafa onlara kısa sürede konuyu mükemmel şekilde anlatır. Öğretmek onun için vazgeçilmez bir tutkudur. Adana Lisesi'nde öğrenim gören İnan, arkadaşlarına hep yol gösterir, onlara okumalarını söyler ve ufuk kazandırmaya çalışır. Bu yüzden okuldaki herkesin dostudur.

 Mustafa, 19 yaşında iken babasını kaybeder. Bütün ailenin geçimi Mustafa'nın sırtına yüklenmiştir. Bilim adamı ve öğretmen olmak istemektedir. Fakat bilgi ve zekâsına rağmen ailesi için en kolay yoldan para kazanabileceği okulu tercih etmelidir. Bu yüzden, liseyi birincilikle bitiren Mustafa, fen fakültesine kayıt yaptırır. Arkadaşlarının gönlü razı olmaz ve ondan habersiz kaydını mühendislik fakültesine alırlar. Derslerde üstün bir başarı gösterir. Hocaları ona 'Doçent' demeye başlarlar. Mustafa İnan, bu yıllarda ülkesi için çalışmaya, öğretmenlik yapmaya kesin karar verir. Almanca kursuna gider; her geçen gün kendini yetiştirmek için uğraşır. Mustafa İnan, üniversitede okuduğu yıllarda pozitif bilimler yeni yeni gelişmektedir. Bu yüzden aksayan pek çok şey vardır. İşini yapamayan, öğrenciye çok sert davranan hocalar, Mustafa'yı daha da idealist yapar. Ailesinin geçimine katkıda bulunmak için bu yıllarda lise öğrencilerine ders vermeye başlar.

 Bu güzel kitabı bu vesileyle herkese önermek istiyorum. İyi okumalar.

22 Kasım 2021 Pazartesi

KURTLARLA KOŞAN KADINLAR

 


  Merhabalar. Bugün 25 yılda tamamlanmış bir psikanaliz kitabını anlatacağım. İçinde hem mitolojiyi hem de psikolojiyi barındıran,16 ayrı öyküden oluşan bir kitap. Bu 16 bölümü birbirinden bağımsız olarak da okuyabilirsiniz.

  Yazarın bütün bir kitap boyunca tatlı tatlı yüzümüze çarptığı şey aslında içimizde bir köşede saklanmış olan vahşi kadındır.’ Kurtlarla kadınlar arasında vahşilikleri, zarafetleri ve içinde yaşadıkları topluluğun üyelerine duydukları bağ açısından psişik(ruhsal) bir benzerlik vardır.’ der yazar. Kısaca kadın doğayla iç içe olduğunda kendi içindeki vahşi kadın arketipini bulma olanağına erişir. Kendisinin yapabileceklerini gören ve inanan kadının elinden kurtulamayacak hiçbir şey yoktur. Tıpkı kitabın başındaki kemiklere şarkı söyleyen kadın gibi. Bu kadın ‘la lobadır.’ Kemiklere şarkı söyleyen kurt kadındır.  Çölden topladığı kemikleri birleştirip onlara büyük bir ilgi ve özenle şarkı söyler. Bir gün neredeyse bir kurdun bütün iskeletini toparlamıştır ki kurt bir anda ete kemiğe bürünür. La Loba’nın gözleri önünde ormana doğru koşmaya başlar. Kurt ay ışığının altında koşarken anında çok güzel, upuzun saçları olan ve özgürce ufka doğru koşarak kahkahalar atan bir kadına dönüşür. Bu mitolojik kurt kadın öyküsü kitaptaki en etkileyici öykülerden sadece bir tanesi. Eğer diğer öyküleri de merak ediyorsanız, içinizdeki vahşi kadını aramaya çıkmak istiyorsanız kendinize verebileceğiniz en muhteşem hediye bu kitaptır. Annenize, ablanıza, teyzenize ya da evlenecek bir yakınınızın çeyizine de ideal bir hediye olacaktır.

 

 KİTAPTAN ALINTILAR:

 “Biz olmadan vahşi kadın ölür. Vahşi kadın olmadan da biz ölürüz. Gerçek hayat için her ikisi de yaşamalıdır.”

 “Psikanalitik öğüt mü istiyorsunuz? Gidin kemik toplayın.”

“Çocuklarını istismar eden ana babalara yalnızca "katı" denildiği; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına "sinir krizi" adı verildiği; sımsıkı korselere sokulan, sımsıkı gemlenen ve sımsıkı dizginlenen kız ve kadınların "edepli", "zarif" görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmasını beceren diğer kadınlar ise "kötü" damgası yediler.”

"Kişinin istediği şeyleri araması asla bir hata değildir. Asla."

"Dibe vurmak, son derece acı verici olsa da aynı zamanda tohum ekmenin zeminidir."

"Her eylem, başka her şeyden önce, tini güçlendirmekle işe başlar."

“Eğer size bir ara meydan okuyan, işe yaramaz, şımarık, kurnaz, asi, itaatsiz, isyankâr denmişse, doğru yoldasınız. Vahşi kadın, yakınlardadır.”

                     

“Kadınlar yirmili yaşlarına gelmeden önce bin kez ölmüşlerdir. Şu ya da bu yöne gitmişler ve engellenmişlerdir. Engellenmiş umutları ve düşleri de vardır. Aksini söyleyen hala uykudadır.”

“"Günümüz kadını, bulanık bir etkinlikler yumağına dönüşmüş durumda, herkes için her şey olmaya koşullandırılmıştır."

"Kadınlar, gerektiğinde hapishane duvarlarına mavi gökyüzünün resmini çizebilirler."

"Güçlü olmak, kas geliştirip şişirmek anlamına gelmez. İnsanın, kaçmadan kendi tanrısallığıyla buluşması, kendi kafasına göre vahşi doğayla iç içe bir hayat yaşaması anlamına gelir. Öğrenebilmek, bildiklerimize katlanabilmek anlamına gelir. Dayanmak ve yaşamak anlamına gelir."


Adı:Kadın Öykü Seçkisi

  "Adı: Kadın Öykü Seçkisi"  Bu öykü seçkisine katılırken kazanabileceğime dair bir ümidim yoktu. Şansımı denemek istedim. İy...