Shakespeare’in ünlü eseri Hamlet'ten bir alıntıyı biraz da
değiştirerek konuya giriş yapmak istedim. ”Yazmak ya da yazmamak işte bütün
mesele bu!” Duygu, düşünce , bilgi gibi
oluşumların aktarılabileceği bir olanak aslında yazmak. Sosyal bir mecrada yayımlamak
ya da kitap çıkartmak için yazmasanız bile-kendiniz için- bir şeyler yazıyor olmak zihinsel bir
terapidir.
Peki bu terapiyi işkenceye çevirmeden yazmak mümkün müdür? Yazmak ne gibi bir işkenceye dönüşebilir ki diyorsanız, sanırım şöyle
açıklanabilir: “ Yazdıklarım çok basit şeyler bunu herkes yazabilir, şu cümleyi
eklemeyeyim yanlış yönlere çekilebilir .Ya yazdığım bir şey ileride iş
hayatımda ya da herhangi bir alanda karşıma çıkarsa ve bu durum hayatımı olumsuz
etkilerse vb. bir sürü kısıtlamayı zihin
duvarlarınıza örerek kendinize bir otosansür koymuş oluyorsunuz. Aslında
yazsanız belki de ortaya harika cümleler çıkacak fakat kendinizi bu sebeplerden
ötürü kısıtlıyorsunuz. Bir yandan da haklı olarak korkuyorsunuz çünkü söz
uçacak ama yazı kalacak. Yani bir şekilde kendi düşüncelerinizi kalıcılaştırmış
oluyorsunuz.
E şimdi ben bu bahsettiğim korkuları yaşamıyor muyum da blog
yazmaya karar verdim? Aslında yaşıyordum ama kendimce bir şekilde göz ardı
etmeyi-şimdilik- başardığımı düşünüyorum. Nasıl mı? "Türkiye kitap okuma
oranının dahi çok düşük olduğu bir ülkeyken kim benim blog yazılarımı okur ki? "Tohumunu toprağa atıyorsunuz ve köklenmesini bekliyorsunuz. Bu düşünce üzerine
yıkılabileceğiniz kadar köklendiğinde de bir blog hesabı açıp istediklerinizi
yazabiliyorsunuz. İşin şakası bir yana bu konuda daha çok yeniyim artılarını ve
eksilerini yaşayarak öğreneceğim. Lise yıllarındaki amatör yarışma yazılarımı
saymazsak şu ana kadar hiçbir yazdığım metni bir yerde paylaşmadım ve
yayımlamadım. Konfor alanımın dışına çıkarak ve eleştirilere de açık olarak bu
deneyimin içine bir dalış yapıyorum. Yazmaktan keyif aldığımı düşünürsek bu
yeni yolculuğun da beni bir hayli keyiflendireceğini söyleyebiliriz. Tabi siz
ne kadar keyif alırsınız bilemem. – siz demek de bir garip oldu ama alışırım
zamanla-
Neden yazıyorsun?
Niye blog hesabı açtın ? Diyecek olursanız annem için açtım. Yazdıklarımı
okusun diye .Çünkü zaten annemden başka birinin – şans eseri tıklamadıysa tabi-
benim yazdığım şeylere rast gelip okuyacağını düşünmüyorum. Kendim için
yazıyorum, kendim için okuyorum. Çünkü seviyorum.
Eğer sizin de yazmak hakkında bazı tereddütleriniz ve
korkularınızı varsa işe hemen temiz bir sayfaya öncelikle kendiniz için sonra
da belki profesyonel anlamda bir şeyler yazarak başlayın. Nasıl olsa Türkiye’de
yaşıyoruz. Eğer popüler bir yazar olmak
gibi bir niyetiniz yoksa ve şansınız yaver giderse yazdıklarınızı kimse
okumayacaktır rahat olabilirsiniz.
O zaman hadi bakalım yazma serüvenimize başlayalım .
Umarım senin için hayırlı olur. Yazını çok beğendim, umarım devamı gelir...
YanıtlaSilYazdıklarını okumak icin sabırsizlanıyorum. Bu başlangıc metnin olsa bile inanılmaz akıcıydı diğer yazılarını merakla bekliyor olacağım. Sevgilerle...
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş. Başarılar dilerim.
YanıtlaSilÇok güzel olmuş akıcı okunabilir yani yılmadan usanmadan devam et inșallah
YanıtlaSilBaşlangıç için harika bir yazı,,devamını sabırsızlıkla bekliyorum
YanıtlaSilSen istedikten ve kafana koyduktan sonra herşeyi başarırsın benim güvenim de desteğim de tam sana canım😘
YanıtlaSilSen istedinmi herşeyi yaparsın ve ben buna canı gönülden inanıyorum tatlim.Böyle devam gayette başarılı .Devam edersen gayet güzel şeyler çikaragini düsünüyorum ❤
YanıtlaSilÇok güzel olmuş. Başarılarının devamını dilerim.
YanıtlaSil👍👍
YanıtlaSilaramıza hoşgeldiniz. blog yazmak büyük keyif ve heyecan. blog çevremiz de çok tatlı ve kitap ve film seven de yazan da çok. umarım çok keyif alırsınız aramızda :)
YanıtlaSilHoş buldum:)
SilYazının başında aktardığınız gibi, "zihinsel terapiye" hoş geldiniz. :)
YanıtlaSilHoş buldum:)
Sil