Translate

roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Eylül 2022 Cumartesi

TUĞBA DOĞAN- NEFASET LOKANTASI

 

 Kitap 3 bölümden oluşuyor: 1.bölümde Türkiye’den gidecek olan Salih için nefaset lokantasında bir veda yemeği veriliyor. 2.bölümde Salih’in sevgilisi nihanla olan ilişkisi anlatılıyor.3. bölümde de Salih’in çocukluğundan bahsediliyor.

 Kitap nefaset lokantasının sahibi Afitap hanımın Salih’e veda yemeği vermesiyle başlıyor. Salih müdavimi olduğu bu lokantada yemeğini yerken Afitap Hanım mutfakta ani bir şekilde ölüyor.  Cenazeye katılanlar hayatlarında belki ilk defa şahit oldukları bir eşekarısı istilası yaşıyorlar. Salih Afitap hanımın miras olarak lokantayı kendisine bıraktığını öğreniyor. 16 yıldır çalıştığı gazeteden bir arkadaşı yüzünden kovulan Salih ne yapacağını bilemediği bir lokantayla kalakalıyor.

 2 yıllık sevgilisi olan nihanın intihar haberini alan Salih, kendisini ölümle aldatılmış gibi hissediyor. Varoluşsal sancılar çekiyor ve buralardan gitmek istiyor.  Roman ilerledikçe anlıyoruz ki Salih sadece işten kovulduğu ve ülkenin durumunu beğenmediği için değil, hayatta tutunacak dallarını; annesini ve çok sevdiği nihanı kaybettiği için gitmek istiyor. Afitap hanımın ölümüyle gidişini ertelemek zorunda kalan Salih bu süreçte geçmişini hatırlıyor. Kalbi düşünüyor ve çocukluk yıllarında annesiyle geçirdiği zamanları hatırlıyor. Babasının metresi olan annesini, eve çok sık gelemeyen babasını ve kendi icat ettiğini söylediği yağekmekşekeri hatırlıyor.


Çocukluktan itibaren anne ve babasız büyümek zorunda kalan Salih, çok eğlendiği Nihanı da işini de kaybedince gidemediği bu ülkede kalmayı da beceremiyor.  Çözemediği sorunlarıyla, peşini bırakmayan geçmişiyle ortada kalıyor. Kaybettikleri yüzünden gitmek isteyip de gidemeyerek kendini cezalandırıyor Salih. Bir nevi intihar ediyor.

Çokça sorgulamayla ve monologlarla dolu bir kitaptı. Neredeyse her yerin altını çizdim. Salih tüm kitap boyunca Brezilya’ya gidemedi belki ama geçmişine doğru adım adım gitti. Asıl gitmesi gereken yerin kendi derini olduğunu öğrendi.  Ne kadar acı verirse versin geçmişte yaşanan her şeyin bir gün hatırlanmak için kapalı kutulardan-hafızadan- çıkabileceğini gösterdi. Gidebilmeyi değil hatırlamayı değerli kıldı.

Tuğba Doğana verdiği bu güzel eserden ötürü çok teşekkür ediyorum.

ALINTILAR:

"Dünyayı anlamaya ilk heves ettiğinde çok okuma, çok düşünme kafayı üşütürsün dediler. Direnip devam ettiyse ergenliğinde şuna bak, çıktığı kabuğu beğenmiyor dediler. Devam edip yetişkin olduğunda ne oldu hani o kadar kitap okudun bir baltaya sap olabildin mi, bak şimdi tutunamayanları oynuyorsun dediler. Kimse bütün değerlerin ucuzlaştığı bir ortamda tutunmanın en iyi ihtimalle onursuz bir beceri olduğundan bahsetmedi."

"Dünyadan alacağı olduğunu düşünenle dünyaya verecekleri olduğunu düşünenlerin farkı, sadece baktıkları yerin farkı, onlar dünyanın umrunda değil, dünya dünya olmaya, hep aynı şekilde dönmeye devam ediyor ama bir tek devran bir türlü dönmüyor."

"Varoluşu anlamsız bulanları anlamıyordu. Ona göre varoluşun sorunu nihayetinde anlamsız değil aşırı anlamlı olmasıydı. Katlanması zor olan da anlamsızlığı değil sonsuzcasına uzayıp giden anlamlarıydı."

"Böyle yaşamaktan yoruldum. İşte bundan gideceğim ben. Buradan. Bu zehirlenmiş topraktan."

“Sen hiçbir zaman gerçekten gitmek istemedin. Sen sana gelinsin istedin.”

Herkesin bir gizli nakaratı vardır. Ömrü boyunca gizliden hep onu söyler.

Benim hayatım bu değil, olamaz. Bir gün bir şey olacak, bir şey kökten değişecek ve gerçek hayatım başlayacak, ben de onu yaşayacağım, yaşarken de diyeceğim ki hah işte buydu.

“Hayatın boyunca kimseye efendim deme oğlum. İnsan efendi değildir.”

"Kıyamet bile tam kopamıyor. Ya da belki kıyamet aslında böyle bir şeydir. Bir seferlik, devasa ve kimseyi kayırmayan felaket değil de gündelik hayatın içinde devam eden, garip, minik düzensizlikler olarak çalışan, her gün yeni bir yere sinip orayı halleden bir şeydir."

“Sevgiyi anlamanın tek yolu sevmektir. Ölümü anlamanın tek yolu ölmektir. Bu düşünce acı yaratıyorsa da acı, hissizlikten iyidir.”

"Pişmanlık ve utanç bizi insanlaştırır."

Kimse yola çıkarken olduğu halde kalmadı. Mazlumlar zalim, âşıklar hain, mücahitler müteahhit ve gariban galip oldu. Hayaller hüsran, hayatlar berbat oldu.

İnsanın evi kitaplarının olduğu yerdir.

“İnsan hayatı boyunca sadece acıyı ve kaybı yaşar.”

“Önce niyetler zehirlendi. Sonra sözler ve eylemler zehirlendi. Arada kelimelere saldırıldı ve kelimelerin ruhları zedelendi. İnsanlar ahmaklaştıkça ahmaklaştı. Hiçbir şey yapamadık. İçinde durarak ve bedenlerimizi yakalamasına izin vererek büyük bir çürüme tarihi yarattık.”

"Hiçbir şeye geç kalınmaz, her şey kendi zamanında olur."

Adı:Kadın Öykü Seçkisi

  "Adı: Kadın Öykü Seçkisi"  Bu öykü seçkisine katılırken kazanabileceğime dair bir ümidim yoktu. Şansımı denemek istedim. İy...