Kitap 3 bölümden oluşuyor: 1.bölümde Türkiye’den gidecek
olan Salih için nefaset lokantasında bir veda yemeği veriliyor. 2.bölümde Salih’in
sevgilisi nihanla olan ilişkisi anlatılıyor.3. bölümde de Salih’in çocukluğundan
bahsediliyor.
Kitap nefaset
lokantasının sahibi Afitap hanımın Salih’e veda yemeği vermesiyle başlıyor. Salih
müdavimi olduğu bu lokantada yemeğini yerken Afitap Hanım mutfakta ani bir
şekilde ölüyor. Cenazeye katılanlar
hayatlarında belki ilk defa şahit oldukları bir eşekarısı istilası yaşıyorlar. Salih
Afitap hanımın miras olarak lokantayı kendisine bıraktığını öğreniyor. 16
yıldır çalıştığı gazeteden bir arkadaşı yüzünden kovulan Salih ne yapacağını
bilemediği bir lokantayla kalakalıyor.
2 yıllık sevgilisi olan
nihanın intihar haberini alan Salih, kendisini ölümle aldatılmış gibi
hissediyor. Varoluşsal sancılar çekiyor ve buralardan gitmek istiyor. Roman ilerledikçe anlıyoruz ki Salih sadece
işten kovulduğu ve ülkenin durumunu beğenmediği için değil, hayatta tutunacak
dallarını; annesini ve çok sevdiği nihanı kaybettiği için gitmek istiyor. Afitap
hanımın ölümüyle gidişini ertelemek zorunda kalan Salih bu süreçte geçmişini
hatırlıyor. Kalbi düşünüyor ve çocukluk yıllarında annesiyle geçirdiği
zamanları hatırlıyor. Babasının metresi olan annesini, eve çok sık gelemeyen
babasını ve kendi icat ettiğini söylediği yağekmekşekeri hatırlıyor.
Çocukluktan itibaren anne ve babasız büyümek zorunda kalan Salih,
çok eğlendiği Nihanı da işini de kaybedince gidemediği bu ülkede kalmayı da
beceremiyor. Çözemediği sorunlarıyla,
peşini bırakmayan geçmişiyle ortada kalıyor. Kaybettikleri yüzünden gitmek
isteyip de gidemeyerek kendini cezalandırıyor Salih. Bir nevi intihar ediyor.
Çokça sorgulamayla ve monologlarla dolu bir kitaptı. Neredeyse
her yerin altını çizdim. Salih tüm kitap boyunca Brezilya’ya gidemedi belki ama
geçmişine doğru adım adım gitti. Asıl gitmesi gereken yerin kendi derini
olduğunu öğrendi. Ne kadar acı verirse
versin geçmişte yaşanan her şeyin bir gün hatırlanmak için kapalı
kutulardan-hafızadan- çıkabileceğini gösterdi. Gidebilmeyi değil hatırlamayı değerli
kıldı.
Tuğba Doğana verdiği bu güzel eserden ötürü çok teşekkür
ediyorum.
ALINTILAR:
"Dünyayı anlamaya ilk heves ettiğinde çok okuma, çok
düşünme kafayı üşütürsün dediler. Direnip devam ettiyse ergenliğinde şuna bak,
çıktığı kabuğu beğenmiyor dediler. Devam edip yetişkin olduğunda ne oldu hani o
kadar kitap okudun bir baltaya sap olabildin mi, bak şimdi tutunamayanları
oynuyorsun dediler. Kimse bütün değerlerin ucuzlaştığı bir ortamda tutunmanın
en iyi ihtimalle onursuz bir beceri olduğundan bahsetmedi."
"Dünyadan alacağı olduğunu düşünenle dünyaya
verecekleri olduğunu düşünenlerin farkı, sadece baktıkları yerin farkı, onlar
dünyanın umrunda değil, dünya dünya olmaya, hep aynı şekilde dönmeye devam
ediyor ama bir tek devran bir türlü dönmüyor."
"Varoluşu anlamsız bulanları anlamıyordu. Ona göre
varoluşun sorunu nihayetinde anlamsız değil aşırı anlamlı olmasıydı. Katlanması
zor olan da anlamsızlığı değil sonsuzcasına uzayıp giden anlamlarıydı."
"Böyle yaşamaktan yoruldum. İşte bundan gideceğim ben.
Buradan. Bu zehirlenmiş topraktan."
“Sen hiçbir zaman gerçekten gitmek istemedin. Sen sana
gelinsin istedin.”
Herkesin bir gizli nakaratı vardır. Ömrü boyunca gizliden
hep onu söyler.
Benim hayatım bu değil, olamaz. Bir gün bir şey olacak, bir
şey kökten değişecek ve gerçek hayatım başlayacak, ben de onu yaşayacağım,
yaşarken de diyeceğim ki hah işte buydu.
“Hayatın boyunca kimseye efendim deme oğlum. İnsan efendi değildir.”
"Kıyamet bile tam kopamıyor. Ya da belki kıyamet
aslında böyle bir şeydir. Bir seferlik, devasa ve kimseyi kayırmayan felaket
değil de gündelik hayatın içinde devam eden, garip, minik düzensizlikler olarak
çalışan, her gün yeni bir yere sinip orayı halleden bir şeydir."
“Sevgiyi anlamanın tek yolu sevmektir. Ölümü anlamanın tek
yolu ölmektir. Bu düşünce acı yaratıyorsa da acı, hissizlikten iyidir.”
"Pişmanlık ve utanç bizi insanlaştırır."
Kimse yola çıkarken olduğu halde kalmadı. Mazlumlar zalim,
âşıklar hain, mücahitler müteahhit ve gariban galip oldu. Hayaller hüsran,
hayatlar berbat oldu.
İnsanın evi kitaplarının olduğu yerdir.
“İnsan hayatı boyunca sadece acıyı ve kaybı yaşar.”
“Önce niyetler zehirlendi. Sonra sözler ve eylemler
zehirlendi. Arada kelimelere saldırıldı ve kelimelerin ruhları zedelendi.
İnsanlar ahmaklaştıkça ahmaklaştı. Hiçbir şey yapamadık. İçinde durarak ve
bedenlerimizi yakalamasına izin vererek büyük bir çürüme tarihi yarattık.”
"Hiçbir şeye geç kalınmaz, her şey kendi zamanında
olur."
👏👏👏👏👏👏
YanıtlaSil👏👏👏
YanıtlaSilElinize sağlık çok güzel olmuş.
YanıtlaSilİnsan okuyunca kendi olmaktan kurtulup başkaları olurmuş, aynı anda pek çok kişi olurmuş.
YanıtlaSilINCELEME ENFES OLMUS
YanıtlaSil