Merhabalar. Bugün
Michel Foucault’un derlediği ‘Bir Aile Cinayeti’ kitabının incelemesini
yapacağım. Fransa’da 1835 yılında
işlenmiş bir cinayet davasının mahkeme kayıtlarını, doktor raporlarını, vaka
analizlerini ve gazete makalelerini derlenmiş bir halde okuyoruz. Psikolojik ve
sosyolojik açıdan çok önemli analizler sunulmuş. “Annemi, kız kardeşimi, erkek
kardeşimi katleden ben, Pierre Riviere.“ Diye kendisini tanıtan katilin hayat
hikayesini anlattığı bir hatırat bölümü de kitapta mevcut.
“Pierre Riviere babasının askerden kaçması için peydahlanmış bir çocuktu.” Diye geçen bir yer var. İstenmeden yapılmış bir evlilik, bir şeylerden kaçmak için dünyaya getirilen bir çocuk, bilinçsiz ve sevgisiz bir ebeveynlik nasıl sorunlar doğurabilir bunları detaylıca anlatmışlar. Aslında Pierre çocukluk çağlarından itibaren farklı bir çocukmuş. Kendisiyle birlikte içinde bir canilik büyütmüş. Anne ve babasının çekişmeli boşanma aşamalarından da etkilenen Pierre, annesinin babasını çok üzdüğünü ve kardeşlerinin de bu konuda annesine yardım ettiğini öne sürerek içindeki bu caniliği durdurulamaz bir noktaya getirmiş. Tüm planlarını yaptıktan sonra babasını mutlu etmeyi umarak malum cinayeti işlemiş.
Yazar bu cinayete ait
tüm belgelerin yazılı metinlerini de kitaba eklemiş. Pierre'nin ebeveyn katili
olduğu için idam cezası alması gerekiyormuş fakat davanın başındaki kişiler
katilin akıl sağlığı konusunda şüpheye düşünce müebbet hapis cezası almasına
karar verilmiş. Hemen hemen aynı zamanlarda kralı öldürmeye teşebbüs eden bir
suikastçı idam ile cezalandırıldığından Pierre Riviere'nin dava dosyası çok
konuşulmaya başlamış. Yazar bu kısımda
toplumun “normallik” normlarına karşı değinmelerde bulunmuş. Okumak isterseniz
diye kitaptan alıntılar bırakıyorum:
·
İnsan doğasının sınırları hakkında soru sorma
fikri, sadece toplumsal ilişkiler ağından dışlanmış olanların aklına gelir.
·
Kanunlara karşı çıkmak istiyordum, bana öyle
geliyordu ki, babam için ölmekle kendimi ölümsüzleştirecektim.
·
Nasıl olursa olsun, öldürmek ve ölmek aynı
madalyonun iki yüzüdür.
·
Dik kafalılık ve yalnız kalmaktan zevk alma öncelikle
birer kalıcı karakter özelliğidir ve bu nedenle daha fazla açıklama
gerektirmezler.
·
Öldürmek, sonra hayatta kalmak ve dayanmak; bu,
insan olmanın tam karşıtıdır.
·
" Az önce babamı kurtardım, bir daha hiç
mutsuz olmayacak."
· Onun karamsar ve kederli yaradılışının derinliklerinde acımasızlık dürtülerinin, garip bir gaddarlığa karşı temayülün ve insanlık düşmanı fikirlerin yattığı kuşku götürmez, ama şayet bir süre kendisine karşı mücadele etmiş olsaydı bu korkunç kararın üstesinden gelemez miydi acaba?